Yum gözlerini

Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil.
Her şeyin farkındasındır, her sese dönüp bakarsın.
Büyümek; uyumak ve unutmak gibidir.. Ve büyüklerin dediği gibi: uyuman gerekli büyümen için... Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık, sadece sana görünen ve kimseleri inandıramadığın bir hayalet gibi yanı başında oturuyorsa yalnızlık, bu gece.. Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni ve canına kastedecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende, unutabilmek için hepsini biraz uyu..

"Bak geç oldu, gözlerine yazık."

- Yum gözlerini, uyu. Lütfen.

Beyaz Piyon

Pişmanlık

Acıklı filmler izlemek istiyorum. Kalbimi sızlatacak anılarımı tekrar tekrar hatırlamak, hüzünlü şarkılar dinlemek, yalnız kalmak sonra da yalnızlığa kahretmek istiyorum. Kadersiz bir zavallı olduğumu düşünüp burnumun sızlamasını ve hiçbir tesellinin de kar etmemesini istiyorum. Sevgisiz kalmak, eleştirilmek, yaranamamak, yanlış anlaşılmak, ihmal edilmek, yoksun bırakılmak, dibe vurmak istiyorum. Madem kalbim acıyı yadırgamıyor, mutluluk sahte, eğreti ne bileyim yabancı duruyorsa bakalım nereye varacak bunun sonu? Bir sonu var mı? Yanlış kararlar vermişsen ve henüz değiştiremeyeceğini düşünecek kadarsa ve katlanmak ağır basıyorsa şimdilik...Bütün bu süslü lafların söylediği tek bir şey var galiba pişmanlık...

Unutmadım

Ben bir başıma bir köşede
Sen uzak diyarlarda bir köşede
Ben yalnız gezen bir göçebe
Kalbin kalbimde ,sen nerede
Ahh..  Nerden nereye..

Masum yılları
Ama yılmadım
O tebessümleri
Ben unutmadım






Kimsesiz




Sen kimsesizdin. Her zaman öyleydin. Kardeşin senin kadar sokakta kalamazdı mesela. Ailen izin vermezdi. Sen kendini kollayabilirdin, o yapamazdı. Şehir dışında okumasına izin verilmezdi. Sen istediğin yere gidebilirdin, arayan soran olmazdı. Ne de olsa her şeyi tek başına başarırdın, kimse elini uzatmazdı.

Senin bir çemberin vardı ve geri kalan her şey ona sadece dahil oluyorlardı.

Dönem dönem birine tutunur, kendi hayatını rafa kaldırıp onun hayatını yaşar, kimsesizliğinden kurtulmak, bir şeylerin parçası olmak için çabalar, başaramayınca da kendi çöplüğüne döner, bir daha o birinden haber dahi almazdın.

Onların öncelikleri vardı çünkü. Onlar kimsesiz değillerdi. Anneleri, babaları, kardeşleri, odaları, arkadaşları, ders programları, mutfakta jelatine sarılı sandviçleri vardı. Seninse artık bir hayatın bile yoktu, onlarınkine sarılmaya çalışıyordun. Olmuyordu. Kayıyordu ellerin. Onlar her defasında önceliği akşam yemeklerine, haftsonu pikniklerine, ‘nerede kaldın’ telefonlarına, abilerinin izin günlerine, kardeşlerinin ödevlerine verdiklerinde, biraz daha aşağı kayıyordun. Sen kimsesizdin. Onlar da öyle olsun istiyordun.

Mis gibi deterjan kokan gömleklere kapılırken, nasıl kimsesiz birini bulacaktın peki?

Sen ne zaman birinin ailesi olacaktın?

Sonunda biri karşına çıkıp, her şeyinin ‘sen’ olduğunu söylediğinde nasıl da çabuk kanacaktın.

Ömrün boyunca ilk kez kendi hayatını bir başkasınınkiyle birleştirebilecek, onun aslında kimsesiz olmadığını unutmaya çalışacaktın.

Artık öncelik sendin. Sadece senin hazırladığın kahvaltılar, seninle izlemek istediği filmler, sana sarılmadan uyumak istemediği akşamlar vardı. Bu, ikinizin hayatıydı.

Ama o kimsesiz değildi. Ve diğerleri, hayatınıza ufak ufak kaynak yapmaya başlayacaklardı. Ne kadar itmeye çalışırsan çalış işe yaramayacak, bir zaman sonra ayakta kalan yine sen olacaktın.

Ve o gün geldiğinde sana; ”Senden önce onlar vardı, sen sonradan girdin hayatıma. Onlar olmadan olmaz, ama sen olmasan da olur.” dediğinde yüzünde patlayacaktı, çoktandır unuttuğun kimsesizliğin tokadı.

Sen kimsesizdin. Her zaman öyle kalacaktın.

İnsanın, içinde bulunduğu psikolojik durumun farkında olmasına rağmen ona boyun eğmesi ne garip. Oysa biri çıkıp ”Senin sorunun bu. Bu yüzden böylesin” dediğinde bütün gizem çözülecek zannedip onca lira vermiyor muyuz, o deri koltuklu tuhaf seanslara. Bilinçaltımızı biri bize anlatsın, farkında olalım ki iyileşelim ışığı nerede, hani?

                                                                                                                                   

İhanet

Hayallerin tehdit altında. Gerçek olmaya çok yakın.
Ya da çok uzak
Güzel olan tarafı
bilmiyosun!
Tek bi şey var ki...
Bazı insanların irisleri zaman makinesi.
Gözlerinin gözlerinden çaresizce kaçışı... İstemesen de sana kovalatıyor zamanı.
Açık açık anlatıyor o iki subjeden imal kısa diyaloglarının satır aralarında,
üfürümün 3 vakte kadar hayatının mitral kapağında tecelli edeceği alametini.
Kabul et artık.
Sen kürtaj mağduru bi ceninin kan damlasısın.
Yolculuğun yalnız ve karanlık bir boşluğa doğru...
Ayrılık çok basit tanımlamak için
Aldatılmak çok sığ.
Daha ilkel bi kelime olmalı
...

'ihanet'.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...