Nadir anlatırdım, bilen bilirdi.
“Kendini mutsuz etmekten vazgeç, şu ana odaklan, ona odaklan, bir kere olsun kötü sonu düşünme” demişti, en iyi arkadaşımdı, her zaman haklıydı.
İçimden; “Olmayacağını biliyorum, tadını çıkaracağıma söz verdim sadece” diye geçirişimin üçüncü sevmekten dişlerimin sızladığı saatinde dağıttım ortalığı, benim olmayan bir şeyin, benim’miş’ gibi yapamayışımın şu yaşıma geldiğim yılında, çünkü ben de böyle bir insandım; bok ettikçe haz aldım, ‘madem öyle işte böyle’ rest tepesine bayrağı yine ben çektim.Bütün bu imkansızlıklar çerçevesinde, aslında sebep çok basit.
Sevmenin, ne yazıktır ki bir ‘yeterince’si var bebeğim ve o, seni yeterince sevmiyor.
(Ne kadar değersiz hissettiğimi tasvir edecek bir değer bile bulamıyorum. Sahiplenilmemek ne kötü)
İç sesim saçımı gerçeklerle okşarken, ben, onun karşısında küçüldükçe küçülüyordum. Ne yapayım, seviyordum.
Bana yoluma gitmekten başka çare bırakmayışının beşinci belki de onuncu üzgün cümlesinde “Nereye gidiyorsun ya” yerine “Gitme” demesi gerektiğini biliyor, lakin beni ‘yeterince’ sevmiyordu.
(Kimseyi, gülümseyerek ağlayacak kadar çok sevmeyin)
Bu kadar zor olmamalıydı, böyle gitmezdi biliyorduk, biliyordu, “başkalarıyla takılacağım artık, bıktım senden, kurtulursun işte rahat edersin” dediğimde alaycı ve son derece bizden emin bir mutlulukla “Sen yapamazsın öyle şeyler” demekten geri kalmıyor, duymaya ihtiyacım olanları söylemiyordu.
Asla söylemeyecekti.
Nadir ağlardım, bilen bilirdi.
“Geldiğinde her şey farklı olacak, bak göreceksin, sana bu kadar yakın olduğunda o da fark edecek, siz kopamazsınız” demişti, kardeşimdi, kahvemi yudumlarken buna gönülden inanışımın ertesi gününde mahvettim her şeyi. Böyle bir insandım, yapacak bir şey yoktu. Benim’miş’ gibi yapamadıkça hırçınlaşmalarım ve tekme tokat dalmak isteyişlerimin ardındaki o ‘çok’ olan lanet duygu, tadını çıkarmama izin vermiyordu.
Ben, belki hala umut ettiğimden, belki de yapmam gereken her şeyi yapmış olmanın verdiği saçma rahatlıkla onu tamamen bitirebildiğimde, o çok sevdiğim şapşal bakışlarının karşısında kararımdan caymamak için her şeyi yapmaya devam ediyordum.
O, beni kaybedeceğini biliyordu; hiçbir şey yapmıyordu.
Emindim, sevmenin bir yeterincesi vardı, beni yeterince sevmiyordu.
Kasvetli bir pazar öğleden sonrasına yakışan şarkı.