Önce yavaş yavaş kilo almaya başlayacak. İş yerinde tüm gün oturduğu için böyle olduğunu söyleyecek soranlara. "Sabahtan akşama oturuyorum ya, bir de canım sıkıldıkça ıvır zıvır şeyler yiyorum o yüzden." diyecek yarı utangaç bir ifadeyle. Günden güne büyüyecek göbeği, zayıf kolları giderek irileşecek. Uzun boylu cılız çocuk olamayacak artık, o hayatını kazanan, hayatını kazanırken kendini kaybeden erkeklerden olacak. Yavaş yavaş kaybolacak. Sonra bir gün adam, o kadınla tanışacak. Uzun boylu, dümdüz saçlı, dünyanın dengesini varolarak sağladığını düşünen kadınlardan herhangi biri. Her tavrı önceden programlanmış gibi mükemmel, çantasıyla kıyafetleri hep uyumlu, uzun boyunlu ve yerli yersiz gülümseyen o kadınla evlenecek .Annesi bayılacak gelinine, uzun uzun sohbet edecekler pazar öğleden sonraları. Karısı onu çok sevecek, bildiği gibi, kendi yöntemiyle. İşten dönmesini heyecanla bekleyecek, kocasına yaptığı yemeklerin kayınvalidesininkilerden daha güzel olmasını umut edecek, o kadına aşık olduğunu zannedecek, onun dümdüz saçlarına dokunacak, alnına bir öpücük konduracak. Beraber türk kahvesi içecekler televizyon izlerken. Önce o, işte başından geçenleri anlatacak sonra karısı iş yerinden bir arkadaşının başından geçen çok komik bir hikayeyi anlatacak, gülecekler birbirlerine bakıp. Birbirlerine bakacaklar, göz kulak olacaklar. Önce annesi ölecek hiç beklemediği bir anda. Çok ağlayacak, babasına sarılacak saatlerce. Karısında arayacak teselliyi, kadın hep doğru cümleleri söyleyecek, "acını paylaşıyorum" diyecek, böyle bir şeyin mümkün olduğuna inandıracak onu. Saçlarını okşayacak, yaşlanmaya başlamış ellerini tutacak, ona sarılacak, ellerini hiç bırakmayacak. Yavaş yavaş azalacak üzüntüsü, annesini her gün biraz daha az düşünmeye başlayacak. Yine her gün işine gidecek, elleri yaşlanmaya devam edecek, göbeği biraz daha büyüyecek, günden güne unutacak acının nasıl bir şey olduğunu. Bir gün eve gittiğinde karısı ona güzel haberi verecek. Bir bebekleri olacak, bir oğlan. Kocaman elleriyle tutacak bebeğini hastanenin soğuk bir odasında. Elleri bebeğin kafasını tamamen kapatacak, bebeğinin kafasını değil kendi ellerini görecek. Yıllar içinde yabancılaştığı ellerini, iri kollarını. Bir zamanlar sahip olduğu cılız kolları oğlu asla bilmeyecek, hiç görmeyecek. Oğlu için o hep hayatını kazanan kocaman bir adam olacak. Çok sevecek bebeğini, karısını biraz daha sevecek ya da sevdiğini zannedecek ona bir çocuk verdiği için, bir aile oldukları için... Kendi ailesi, çocukluğu, gençliği çok uzaklardaki birkaç anıda, birkaç fotoğrafta ona gülümserken, yaşamaya devam edecek. Sonra babası ölecek, bir pazar günü oğluyla parkta futbol oynarken öğrenecek babasının öldüğünü. Ağlamayacak, artık ağlayamaz çünkü. Güçlü duracak oğlunun önünde. Hayatını kazanan bir erkekten çocuğuna hayatı öğretebileceğini zanneden bir babaya evrilecek tam o an. Kendi ölümünü düşünecek hayatında ilk defa, oğlunun gözlerinden görmeye çalışacak kendi cenazesini. Haline üzülecek, babasını özleyecek, annesini özleyecek ama elinden hiçbir şey gelmeyecek. Oğluna daha sıkı sarılacak, karısıyla daha çok sevişecek yaşadığını hatırlamak için. Henüz yaşıyorken yaşamaya çalışacak, yaşama konusunda yeteneksiz olduğunu unutmaya gayret ederek. Elleriyle kurup büyüttüğü yanılsamalarına daha çok kaptıracak kendisini. Onları yıkmanın artık çok zor olduğunu, dünyayı yeniden döndürmek için zaman kalmadığını içten içe bilecek ama bilmiyor gibi yapacak. Başka türlüsü elinden gelmeyecek. İşine gidip gelmeye devam edecek, kazanacağı hayatın belki yarısını kazanmış olacak hayatının yarısı çoktan geride kalmışken. Oğluna hayatın onda birini öğretebilecek, belki o kadarını bile değil. Oğulları okula başladıktan iki yıl sonra canı sıkılan karısı bir çocuk daha yapmak isteyecek, hayatta bir amacı daha olsun diye, gerçekte kim olduğunu sorgulamaktan kendini uzak tutsun diye belki de hayatındaki tek başarısı çocuk doğurabilmek olduğu için, kim bilir. Bir kızları olacak.Gözleri dolacak bir anda, karısı onu daha çok sevecek, gözyaşlarını elleriyle silecek, onun mutluluktan ağladığını düşünüp kocasıyla gurur duyacak, neden bilinmez. O zaten her zaman kocasıyla gurur duyacak, dost meclislerinde "gözümün nuru, bir tanem" diye bahsedecek adamdan, çocuklarını nasıl sevdiğini, ne kadar iyi bir baba olduğunu anlatacak. Kendini çok şanslı olduğuna inandıracak ona sahip olduğu için. Ona sahip olduğunu zannedecek. Adam hayatını kazanmaya devam edecek, çocuklarının kahramanı olmak isteyecek. Büyüdüklerinde beni ne çok takdir edecekler diye düşünecek, büyüdüğünde kendi babasını takdir falan etmediğini unutacak. Elinde kalan birkaç umuda tutunacak. Elleri yaşlanmaya devam ederken adam günden güne yalnızlaşacak. Eski arkadaşlarıyla görüşmez olacak.Arkadaşı kalmayacak. Oğlu büyüyecek, kızı büyüyecek. Babalarını sevecekler herkes babasını nasıl severse öyle, ne daha fazla ne daha az. Saçları dökülecek sonra, hayatını kazanırken farkına bile varamayacak azalan saçlarının. Bir gün uyanıp aynaya bakınca fark edecek kendinden kopup gidenleri. İnanamayacak gördüğü şeye. Ne ara oldu tüm bunlar diye düşünecek, hayatımı kazanırken saçlarımı kaybetmişim diye fısıldayacak kendi kendine, kaybettiğinin sadece saç olmadığını bilerek. Yaşlı elleriyle saçlarına dokunacak, ellerine bakacak sonra, eskimiş kocaman ellerine. Cılız günlerini düşünecek, çocukluğunu, gençliğini, karısını, annesini, takdir etmediği babasını, kendisini. Aynaya bakacak tekrar , aynaya dokunacak. Kendini göremeyecek aynada, sadece yaşlı elleri görünecek parlak camda. Ellerinden başka hiçbir şeyi kalmayacak, kocaman yaşlı ellerinden başka.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder