Yaşamaya devam etmek zorunda olmanın en ağır tarafı size birisinden kalan şarkılardır. Dinlemeye mecali kaldıysa kalbinizin, insanın susup dinleyerek de intihar edebildiğini farkedersiniz. Her gün defalarca intihar edip ölemeyen birisinin başarısızlık hikayesi dinlemeye değer olmayabilir ama o hikayenin başrolü için, başarı ile sonuçlanma ihtimalini gözardı edemezsiniz.
Kader, yolunuzu hüzne bükecek birinin ağzından beş dakikalık bir kahve falı, farklı hikayelerin sizi beklediğini ve başka bir yola gireceğinizi öğrendiğiniz.
Hüzün, tesadüfen falcıyla gidilen bi konserde ilk defa duyulan bi şarkıyı seneler sonra onun için dinlemek.
Yazmak, bir şarkı duyup ağlayacak kadar aciz durumda olmanın anlatılamaz ama okunabilir şekli.
Hayat, birisinin neden gittiğini anlamaya çalışırken bi damla gözyaşı dökmemesine duyulan nefret, yerine kimsenin niye gelmeye tenezzül etmediğine dair bir merak, yerine birinin gelmesini kabullenme ihtimalinin son sahne olduğu bir film.
Çaresizlik, seneler önce yetmiş metrekare bir evde ilk defa o denli yoğun duyulan bir parfüm kokusu. Giderek daha uzaklaşmasına dayanamayarak alıp bileklerinize sıktığınız; jilet desen kesmez, kurşun desen delmez. Bir astım hastası bile nefes almak için bu denli bir bağımlılığı kabullenmez.
Elimdeki votka şişesine aldırmadan daha önce kimsenin bu kadar umutsuzca kaldırmadığı şekilde kaldırıyorum ellerimi havaya. Eğer bu dünyada benden daha fazla kaybeden varsa, bundan sonra herhangi bir yenilgi görmesin kimse, tutulmayan tüm sözlerin vebali bende biriksin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder