Her zaman ilk cümleyi kurmanın sıkıntısını yaşadım.
Ve hep bu döngü içinde başladım konuşmaya.
Atlama eyleminden sonra düşüşün nasıl olduğunun
sorgulanmadığı bir dünyada düşüyordum ben
ve
düşüyordu artık bütün kelimeler.
Mevsim değişiyordu, beton ıslanıp çürüyordu durmaksızın.
Tren garlarında yeteri kadar hüzün biriktirememiştim
ve
bir şehrin sokaklarını elimde revolver aklımda uçmak arzusuyla yürüyemiyordum.
İmanlı çocuklardık diyebilmemiz için
imanlı çocuklar gibi yetiştirmişti annelerimiz bizi
ve
revolverı şakağına dayadığında uçmak sunulmuyordu dünyamızda.
Oysa iç dünyamızın da yüzde yetmişi kan, kalanı sancı değil miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder