Nereye Gidiyorsun

Aklımda bir sürü düsünce var.Uykum var ama uyumak yok nedense.
Uyumaya daha eğilimliyim, ama uyuyamıyorum.
Sıcaktan degil,çünkü balkon kapisi acik ve hafif bir esinti giriyor iceri. Sinek sorunu da yok, cözdüm.
O halde ne? Gece çok sessiz, çok yalnız.Bilmediğim böceklere ya da gece kuşlarına ait tuhaf sesler duyuluyor, ama bu da sessizliğin bir parçasıymış gibi geliyor bana.Bir çok şey düşünüyorum yatağımda, aralarında ilinti olmayan olaylar, görüntüler, belli bir zaman dizimi izlemeksizin birbirine ekleniyor.
Kötü amaçlı insanların parmak uçlarına basarak dolaştığı, acik balkon kapılarını gözledikleri ugursuz bir saatte olmalıyım.Öyleyse, sabaha az var.Büyük bir çoğunluğun su anda derin bir uykuda olduğunu düşünmek acı veriyor.Uyumaya çalışıyorum.Uyumak için zorlaninca da uyunamıyor,Berbat bir durum.


Diyalog

Hatirladigim bir iki diyalog.

- Hakan abi, biz otomatik miyiz?
- Hö?
- Yani hareket ederken otomatik miyiz?
- Hayır.
- Nasıl hareket ediyoruz?
- Beynimiz söylüyor yapıyoruz. Koş diyor koşuyor bacaklar.
- Haaa! Kuklayız yani.
- E, bir nev'i.

- Hakan abi, bu dünyamızın üzerinde ne var biliyor musun?
- Ne var?
- Başka bir dünya daha var. Onun üzerinde bir dünya daha var.
Onun üzerinde bir dünya daha. Hepsi kat kat, üst üste.
- Öyle mi?
- Evet, ama biz göremiyoruz o dünyaları.
- Neden?
- Çünkü onlar sahte dünyalar!




Uzaklara Dogru

Bak uzak noktalara doğru,
Zaten perişanız gecenin karanlığında.
Bak sözlerin,sözlerim dondu,
Zaten susmuşuz uzaklara doğru.
Bak gözlerin,gözlerim doldu,
Zaten ağlamışız gecelere doğru.

Bilir misin yalnizligi .
Kalir misin tek başına.
Gözlerim yosun tutmuş ,
öyle dalmisiz
öyle kalmisiz.

 


Şerefe

Üzülme sen,
bizde, sarhos sarkilar
bir gün söyleriz.

Şerefeee..

Uzun yazlar,sarkilar
Uzun,uzun yazlar,kislar,
Baharlar

Şerefeee..

Bazen insan korkar yeniden.

Şerefeee bu da sana benden olsun.
Şerefeee bu da sana benden olsun.

Balkon

Bu uzun gecede son kez balkondayım.
Bugün kentte dolaştım ve yıllardır bıraktığım izleri birer birer silmeyi denedim. Bir cafe'ye oturdum.
Cayimi yudumlarken bir yandan da yoldan gecenlere bakıyorum.Icim bos,ne mutluyum,ne de mutsuz.
Bir süre sonra yeniden telefonumu ve cüzdanımı karıştırıyorum; adlar, telefon numaraları, fotoğraflar.
Hepsi nasıl da yabancı simdi.Garson sürekli ne yaptığımı inceliyor ve birisini beklediğimi sanıyor.
Oysa ben, belirsiz bir sınırdan geçmek için çıkacağım büyük yolculuga hazırlanıyorum.
Telefonumdan birisini arıyorum, üc kez uzun uzun çalıyor sonra icimi kıyan o bildik sesi duyuyorum; "Alo?"
Soluğumu tutuyorum.Yürek vuruşlarımı duyacağından korkuyorum."Alo" diye yineliyor.Sesinde belli belirsiz
bir kaygı var. Telefon kapanıyor. Uzun bir çınlama kulağımda..O an cafe'nin aynasına bakıyorum.
Kısa saçlı, ela gözlü bir yüzün ölmeyi sürdürdüğünü görüyorum.

Bu uzun gecede son kez balkondayım. Ne gizini çözmek için uykusuz kaldığım gecenin
'kendine özgü düzeni',ne de nesnelerin geceyle konum değiştirdiği düşüncesi umurumda;
yalnızca taşlaşmış gibi oturacak ve büyük bir parantez açacağım.
Anlatamadığım, ya da zorda kaldığım zamanlarda yaptığım gibi; 'Parantezler!'
Parantezlerimin gitgide çoğalarak bütün sayfalarımı kapladığını anladığımda çok gec kalmıştım artık.
Buna benzer yüzlerce yazi yazdığımın ayrımına varıp şaşırmış, bütün yaşamımın aslında parantezlerden
olustugunu anlamıştım.
Kim bilir kaç gece bu balkonda, özgürlülümü biraz daha uzatabilmek için bardağımdaki o buruk ,aci ve kahredici tadi yudumladım.Bu balkonda gecelerce konuşup durdum kendimle.Başkaları uyurken bos sokaklara, isiksiz pencerelere baktım.Verdigim sözler, aldığım kararlar gün isirken birer birer söndü.Bütün geceler ayniydi. Hepsi kısaydı.

Oysa bu gece uzun ve ben son kez balkondayım; içkimi yudum yudum tüketeceğim.
Zor bir gece olacak.

                                                  "Bir zamanlar sevdiğim,
                                                   simdi üzerime kapanan agir bir yazgı,
                                                   müthiş bir agirlik"

Bugün telefon eden bendim.
Ama konuşamadım, sana 'Hosca kal' diyemedim


                                                  "Bir zamanlar sevdiğim,
                                                   simdi üzerime kapanan agir bir yazgı,
                                                   müthiş bir agirlik,
                                                   bir gece usulca kapiyi çekerek yanından ayrıldığım"

Bu gece zor olacak.



                

Kent

Zamanı olabildiğince yavaşlatmalıydım.Aradığım huzuru, beni böyle bulabilirdim.
Ancak iki gün katlanabileceğim bu yere geleli neredeyse bir ay olmuştu.
Belki bir sorunun yanıtını bulmak için buradaydım.
Bulunca ne olacaktı?
Kaçar gibi ayrıldığım,
nereye gittiğimi arkadaşlarıma bile söylemediğim o kente geri mi dönecektim?
 Asla.
Atilla Ilhan'in şiirinde olduğu gibi,
 yola çıkılınca gidilir,
büyük kentler,büyük asklar ciglik çığlığa terk edilirdi.




Pencere



Pencere önü...
Ne çok severiz birbirimizi.Nefes alabildiğim tek yer...
Bir de sen;
bu aralar nefes alabildiğim tek insansın.
Ve iyi ki varsın...


Kendim ve Ben

Rüyalarımda görüyorum kendimi bir kaç gecedir.
Konuşmak istiyorum onunla ama "Ben" benimle konuşmuyor.
Icimde tanimsiz bir heyecan var.
Yüzüm dalgın ve
"Benim" dudaklarımda yıllar sonrasının düs kırıklığını daha o zamandan sezmiş bir gülüs.
Uyanıyorum...


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...